HER ADIMDA MANEVİYAT YÜKLÜ: İSTİKLÂL YOLU
Hem sonbaharın tüm güzelliklerini deneyimleyeceğin, hem de attığın her adımda manevi gücünü hissedeceğin bir yürüyüş rotası önerisiyle karşındayız! Milli Mücadele sırasında gerekli olan silah ve cephanenin Anadolu’ya kağnılarla taşındığı, Kurtuluş Savaşı’nın kazanılmasında çok önemli bir yeri olan İstiklâl Yolu. Kastamonu’da İnebolu Limanı’ndan başlayarak Küre ile Seydiler ilçelerinden ve Kastamonu merkezden geçtikten sonra Çankırı üzerinden Ankara’ya uzanan toplam 340 kilometrelik, tarihi açıdan son derece önemli bir yol. İstanbul ve Rusya’dan gemilerle İnebolu’ya getirilen silah ve cephane tam üç yıl boyunca bu rota üzerinden bin bir zorluklarla Ankara’ya taşınmış. İşgal altındaki İstanbul’dan İnebolu’ya kaçabilen yüzlerce gönüllü Kuvayı Milliyeci de Ankara’ya bu yol üzerinden ulaşabilmiş. Mustafa Kemal’in “Gözüm Sakarya’da, Dumlupınar’da, kulağım İnebolu’da” sözleri, tam bağımsızlık için ağır mühimmat taşıyan kağnı katarlarının geçtiği işte bu yolun önemini vurguluyor.
İstiklâl Yolu’nun günümüzde hâlâ belirgin şekilde kalan en iyi bölümü Kastamonu sınırları içerisinde yer alıyor ve bu kısım işaretlenerek yürüyüş yolu olarak düzenlenmiş. Rota, Ersizler Kanyonu, Karacehennem Boğazı ve Çuhadoruğu gibi doğal güzelliklerle bezeli. Toplam 105 kilometrelik güzergâhın 10 kilometresi patika, geri kalanı ise kağnı yolu üzerinde ilerliyor. Tarih, kültür ve doğanın iç içe olduğu, tipik Karadeniz köylerinden geçen İstiklal Yolu’nun bu kısmında trekking için son derece elverişli, uluslararası işaret sistemiyle donatılmış parkurlar var.
Büyük bir kısmı anayol üzerinden devam eden eski kağnı yolunun şimdilik son tabelası, Kastamonu-Çankırı sınırındaki Ilgaz Dağı geçidinde yer alıyor. Doğa ve tarih severler, aslında Çankırı ve Ankara illerine de devam eden İstiklâl Yolu’nun Kastamonu’dakine benzer şekilde işaretlenmesini umut ediyor.
KAĞNI TEKERLEKLERİNİN İZİNDE, DOĞANIN İÇİNDE
Dört mevsim ayrı güzelliği olan yolda yürüyüş için ilkbahar ve sonbahar ayları en ideal zamanlar. Yol boyunca kamp kurulabilecek alanlar ve su kaynakları var. Gördüğün doğal güzellikler karşısında fotoğraf çekmekten kendini alamayacaksın.
Deniz kenarındaki İnebolu ilçesinden başlayan 105 kilometrelik rota, tipik Karadeniz görüntüleri sergileyen köylerden geçerek Kastamonu il merkezine ulaşıyor. Parkurun en güzel bölümlerini İkiçay Vadisi, Çuhadoruğu, Karacehennem Boğazı, Ecevithan ve Çataltepe-Ödemiş arasındaki ormanlık alan oluşturuyor. Küre ilçesindeki Çatak Göleti ve Doğanlar Kalesi görülecek diğer yerler arasında. Ayrıca İnebolu’nun aşı boyası ile renklenmiş eski evleri ve Kastamonu merkezindeki tarihi konaklar mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerlerden. Yaz sezonunda gidenler için İnebolu sahilleri güneşlenmek ve denize girmek için uygun. Eğer bol vaktin varsa, burada 7 günlük yürüyüş önerisi bulabilirsin.
Rotanın geçtiği İnebolu ve Küre ilçeleriyle Kastamonu merkezinde konaklama tesisleri bulunuyor. Özellikle İnebolu, Karadeniz sahilinde yer alması nedeniyle tercih ediliyor. Ayrıca Küre ilçesinde bulunan Ecevithan ve Belören tesisleri, diğer konaklama seçenekleri arasında. Otel yerine kendi çadırını kurup ıssızlığın tadını çıkarmak istersen, Ayrancı Piknik Alanı rota üzerindeki en uygun kamp alanı.
İstiklâl Yolu’nu deneyimlemeye gelmişken, Kastamonu’nun diğer doğal güzelliklerini görmeden dönmek olmaz. Ilgaz Dağı, Valla Kanyonu, Yaralıgöz Dağları, Küre Dağları Milli Parkı sınırları içinde kalan Ilıca Şelalesi, Araç yaylaları ve daha birçok doğal hazinesiyle bir cennet Kastamonu.
TARİHİ BİLEREK YÜRÜ!
Mustafa Kemal Atatürk önderliğindeki Milli Mücadele sırasında, Rusya’dan ve İstanbul’dan deniz yoluyla getirilecek mühimmatların Ankara’ya ulaştırılması için güvenli bir yol aranıyordu. Bu yolun başlangıcı, işgalin etkilerinden uzak tek bölge olan Karadeniz’de olmalıydı. Kastamonu’ya bağlı İnebolu Limanı, bu iş için güvenli yer olarak belirlendi. Güvenliği açısından tercih edilen bu yol, aslında sert hava şartlarında oldukça zorlayıcıydı. Mücadelenin başarıya ulaşabilmesi, bu limandan gelecek mühimmata bağlıydı. Bunun için de İnebolu-Ankara arasındaki yol hayati bir önem taşıyordu. İnebolu Limanı ise büyük gemilerin yanaşması için uygun olmadığından yük dolu gemiler alargada bekletiliyordu. Büyük gemilerden silah ve cephaneleri alabilmek için “denk kayıkları” denilen daha küçük tekneler kullanıldı. Kayıklardan kağnılara yüklenen mühimmatlar, Ankara’ya her kilometresinde bir destan yazılarak taşındı. Bu sebeple İnebolu, Kurtuluş Savaşı’nda düşman işgaline uğramamasına rağmen, cephe gerisindeki hizmetleriyle “istiklâl madalyalı tek ilçe” unvanını gururla taşımaya devam ediyor! “Gazi İnebolu” doğasıyla olduğu kadar tarih yazan insanlarıyla da seni kendine hayran bıraktıracak!
CEPHE GERİSİNDEKİ KAHRAMANLAR
İstiklal Yolu’ndan zor şartlarda Anadolu’ya silah ve cephane taşıyan, yüzlerce isimsiz kahraman geçti. Bağımsızlığa giden bu yolda yaşananların hikâyesini gelecek nesillere aktarmak ve toplumsal hafızayı her zaman canlı tutmak amacıyla, Küre’de 250 metre uzunluğunda bir duvara güzel sanatlar öğrencileri tarafından İstiklâl Savaşı sırasında yaşananlar resmedilerek boyanmış. Yürüyüşçüler, patika yola çıkmadan önce Küre’de bu resimleri de görerek geçmişi daha canlı şekilde hayal edebiliyorlar. En bilinen birkaç kahramanı burada saygıyla hatırlayalım…
Eli silah tutan her erkek cephede savaşırken, kadınların ve çocukların da cephe gerisinde mühimmatları taşıması gerekiyordu. Bu kahraman kadınlardan Şerife Bacı, cephanelikleri tipiden korumak için kendini siper etti. 1921 yılının ilk aylarında, İnebolu’dan aldığı cephaneleri Kastamonu’ya götürmek için yola çıktı. Çetin kış şartları sırasında kağnı, kolunu kaybetti. Yine de bırakmadı mücadelesini. Kastamonu Kışlası yakınlarına kadar cephaneyi taşıdı. Donarak şehit oldu.
Kahraman kadınlardan bir diğeri ise Halime Çavuş’tu. Erkek kılığına girerek cephede savaştı ve ölene kadar da üniformasını çıkarmadı. 9 Haziran 1921’de, Yunan savaş gemilerinin İnebolu’yu bombaladığı sırada ayağından yaralandı. Savaştan sonra, Mustafa Kemal Atatürk tarafından Ankara’ya çağrılarak onbaşılık rütbesi ve İstiklal Madalyası ile ödüllendirildi.
Diğer bir kahraman ise, Hamamcı Kadı Salih Reis’ti. Kayıklar, açıkta demirlemiş gemilerden cephane yüklü sandıkları kıyıya getiriyor, ilçe halkı da kayıklardan sandıkları alarak depoya taşıyordu. 70 yaşlarındaki Salih Reis, o sırada bir top mermisini omuzladı. Kastamonu Bölgesi Komutanı Muhittin Paşa da Kadı Salih Reis’i izliyordu. Yardım etmek amacıyla yanına gitti ve “Dede, ver de ben taşıyayım” dedi. Salih Reis başını bile kaldırmadan şu cevabı verdi: “Bana yardımı bırak, düşman gemileri geliyor. Git bir sandık cephane de sen omuzla.”
İşte tüm bu kahramanlık ve fedakârlık öykülerini barındıran topraklarda, bir tarafında hırçın Karadeniz, orman kokusunu içine çeke çeke yürürken, zorlu şartlarda kazanılan Milli Mücadele’yi, cephe gerisinde halkın verdiği emeği düşüneceksin. Vatanı kurtaran dev malzemenin can hıraş taşındığı, büyük gemilerin yanaşamadığı küçücük limanda, insan emeğiyle çekilen kağnıların geçtiği karda kışta kayganlaşan yollarda duygulanacaksın. Doğaya hayran olduğun kadar, o doğada bugün özgürce dolaşmanı sağlayan tarihini hatırlayacaksın. Şerife Bacı, Halime Çavuş, Rahime Kadın ve daha nice isimsiz kahramanın geçtiği İstiklâl Yolu’nda geçmişi düşünüp, bu cennet topraklarda özgürce yürümenin minnetini duyacaksın. Hadi hem tarihi açıdan özel hem doğal güzelliklerle bezeli İstiklâl Yolu’nu bu sonbaharda keşfe çık!